Kanada Tarihi

Keşiften Önce

Kuzey Amerika’da yaşayan yerlilerin, 10.000 yıl önce sona eren son buzul çağında bu coğrafyaya göçmen olarak geldikleri bilinmektedir

Kanada tarihi, kaynaklar tarafından, genellikle 15. asrın sonlarında, kıtayı keşfeden Avrupalıların gelişi öncesi ve gelişi sonrası olarak ikiye ayrılmaktadır.

M.Ö. 3000’lerde Kuzey Kutbu, Paleo Eskimolar tarafından işgal edilmişti. Buradaki nüfus, daha sonraları Hudson körfezinin batısındaki Barren Lands’a taşınmaya başladı. Kuzeydoğu sahillerindeki yerleşimin de M.Ö. 2000 ile 1000 arasında başladığı düşünülmektedir. Batı sahillerinde ise, özellikle somon balığına bağlı bir hayat tarzının M.Ö. 2000’lerde geliştiği anlaşılmaktadır.

Avrupalıların geldiği yıllardaki Kızılderili nüfusu hâlen tartışılırken, Kuzey Amerika’ya girişleri ile birlikte Avrupa’daki hastalıklara bağışıklığı olmayan Kızılderililer arasında kızamık, tifüs, tifo ve verem gibi hastalıklar süratle salgın hastalık haline geldiler ve mevcut yerli nüfusu önemli ölçüde azalttılar.

Keşif Sonrası

Kolomb’dan sonra, 1497 ve 1498’de John Cabot’un seyahatinin ardından Portekiz Krallığı, ayak basılan coğrafyada bölgesel hak ilan etti.

Avrupalıların, Kızılderililerle ilk temasları gene ilk ticaret noktalarını kurdukları 1600’de başladı.  1604 yılında Avrupalı ilk yerleşimciler Fransız kaşif Samuel De Champlain ve Pierre Monts önderliğinde Florida’nın kuzeyine yerleştiler.

İlk yıllarda koloniciler sert iklim ile boğuştular. Champlain, kolonisini, Iroquois’lerin düşmanı olan Algonquin, Montagnais ve Huron gibi kabilelerle müttefik hale getirdi.

İngiltere, 1700’lerde bölgenin kotrolünü sağlamak için Fransızlarla savaşmaya başladı ve özellikle Hudson Bay şirketi vasıtasıyla kurduğu kolonilerle Newfoundland’a yerleşti. 1710’daki savaşta, Nova Scotia İngilizlerin eline geçti. İlerleyen yıllarda Fransızlar, Cape Breton Adası’nda, Saint Nehri girişini kontrol etmek amacıyla Louisbourg Kalesi’ni kurdular. Bunun üzerine İngilizler 1745 yılında kaleyi ele geçirerek 1749 yılında Halifax’I kurdular.  1759’lara kadar süren yedi yıl savaşlarında İngilizler; Quebec, Montreal, Niagara Kalesi ve Thousand Islands’da hakimiyeti ele geçirdiler.

1759’da İngilizler Quebec’in Abraham düzlüklerinde, Fransız ordusunu yendiler. Bu savaş Amerika’da Fransız İmparatorluğunun sonunu getirdi.

1750’ler, bir tarafta savaşlar ve yerleşim kavgaları yaşanırken diğer taraftaysa demokratikleşme ve demokratik kurumların temellerinin atılmaya başlandığı yıllar oldu. 1758’de Nova Scotia eyaletinin Halifax şehrinde ilk temsilciler meclisi seçildi. Ardından 1773’te Prince Edward Island’da 1785’te ise New Brunswick’te temsilciler meclisi seçimi yapıldı.

1764-1867 İngiliz Kontrolündeki Kanada

1763 Paris Antlaşması sonucu Fransa’nın Kuzey Amerika’daki varlığı büyük ölçüde sona erdi. İngiliz yönetimi Kuzey Amerika’da yaşayan Fransızları sosyo kültürel, politik ve dini açılardan serbest bıraktı. 1774’teki Quebec Antlaşması ise Fransız Medeni Kanunu’nun kullanımını garantiledi.

1793’te ilk genel vali John Graves Simcoe köleliği kaldırınca binlerce köle ABD’den kaçarak Kanada’ya yerleşti. Takip eden yıllarda, Hudson Bay şirketi İngiliz, Fransız ve Kızılderili çalışanları ile ticareti domine ederek, bütün kuzey batıda yerleşimler oluşturdu. Bu dönemde Fort Garry (bugünkü Winnipeg) ve Fort Edmonton ticaret noktaları kuruldu. Aynı dönemde ilk finansal kurumlar da açıldı.

Kanada’nın Atlantik sahilleri doldukça buradaki insanların bir kısmı daha büyük hayaller sunan batı sahillerine, yani bugünkü Vancouver’ın bulunduğu Pasifik kıyılarına göçmeye başladılar. Kanada’nın batısına ilk seyahati 1793’te İskoç kökenli Kanadalı Alexander MacKenzie, yerli ve Fransız kökenli ekibiyle yaptı. 1858 yılında British Columbia kolonisi kuruldu ve daha sonra British Columbia Eyaleti’ne dönüştü. Bugünkü Vancouver’daki Fort Langley ve Fort Victoria ticaret noktaları bu yıllarda kuruldu.

Amerika ile Kanada arasında ilk sınırlar 1783’te imzalanan Paris Antlaşması ile çizildi.  Bu antlaşmada Quebec Eyaleti’ne bağlı olan büyük göllerin güneyi ile Michigan, Illinois ve Ohio Amerika’ya bırakıldı.

1812 yılına Amerika, kendisine sınırda rahatsızlık veren Kızılderilileri püskürtmek ve Güney Ontario’yu almak amacıyla Kanada’ya saldırdı. Ancak Kızılderililerin de katıldığı Kanadalı gönüllüler ve İngilizlerin büyük bir direnişi ile karşılaştı. İki tarafın da önemli kayıplar verdiği savaş, 1814 Gent Antlaşması ile sona erdirilip, taraflar tamamen savaş öncesi sınırlarına çekildiler.

1812 savaşı ile 1850 yılları arasında yaklaşık sekiz yüz bin kişi Kanada’ya göç etti. Bu nüfusun büyük kısmı İngiltere ve bağlı adalardandı. 1840’lardaki İrlanda kıtlığı, buradan çok sayıda insanın Kanada’ya göçüne neden oldu. Sadece 1857 ve 1858’de otuz beş bin İrlandalı Toronto’ya yerleşti.

1 Temmuz 1867’de İngiliz Parlamentosu, İngiliz Kuzey Amerika Antlaşması’nı kabul ederek Kanada’nın bağımsızlığını ilan etti. Yani Kanada Devleti resmi olarak bu tarihte ortaya çıkmış oldu. Aynı yıl, Ontario’nun Kingston şehrinde avukatlık yapan ve son derece renkli bir kişiliğe sahip olan Sir John Alexander Macdonald, Kanada’nın ilk başbakanı ünvanına sahip oldu.

1870 yılında Manitoba ve Kuzeybatı bölgeleri (North West Territories), 1871’de British Columbia, 1873’te Prince Edward Island, 1898’de Yukon Bölgesi, 1905’te Alberta ve Saskatchewan, 1949’da Newfoundland ve Labrador 1999’da da Nunavut federasyona katıldılar. Böylece doğudan batıya iki okyanus arasında devasa bir ülke oluştu.

I.Dünya Savaşı

1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı’nda Kanadalılar İngiltere’nin yanında yer aldılar.  Sekiz milyon nüfuslu ülkede, savaşan Kanadalı asker sayısı, altı yüz bindi. Bu sayının çoğunluğunu gönüllüler oluşturuyordu. Almanlara karşı savaşın kazanılmasında Kanadalı askerlerin oldukça önemli bir role sahip olduğu bilinmektedir. Savaşta altmış bin Kanadalı asker ölmüş, yüz yetmiş bini de yaralanmıştı.

I.Dünya Savaşı Kanada’nın İngiltere’ye karşı özgüveninin artması ve bağlılığın azalması sonucunu da getirmiştir. 1931’de Westminster Yasası, Kanada’ya İngiliz Parlamentosu’ndan tamamen bağımsız yasama yetkisi verdi.

II. Dünya Savaşı ve Sonrası

2. Dünya Savaşı başladığında Kanada, Almanya’ya karşı itilaf devletleri safında yer almış ve savaşa bir milyon asker göndermiştir. Bu dönemde Kanada nüfusu on bir buçuk milyondur. Katılan askerlerden kırk dört bini savaşta hayatlarını kaybetmiştir. Kanadalı askerler bu savaşta çok ciddi başarılara imza atmışlardır. Savaşta büyük başarılar kaydeden Kanada Deniz Kuvvetleri, savaşın sonuna gelindiğinde dünyanın üçüncü büyük deniz gücüydü.

Bugünün Kanadasının, dünyadaki en yüksek hayat standarlarından birisine sahip olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Kanada, Soğuk savaş döneminde batılı ülkelerin yanında yer alarak NATO üyesi olmuştur. 1950 ile 1953 yılları arasında, Kanada, Birleşmiş Milletler üyesi olarak katıldığı Kore Savaşı’nda beş yüz askerini kaybetmiştir.

Kanada, 1956 yılında Macar direnişini ezen Sovyetlerin baskısından kaçan otuz yedi bin kişi, 1975’te Vietnam’dan kaçan elli bin kişiyi kabulünde olduğu gibi, birçok ülke halkının zor zamanlarında kapılarınıaçan bir ülke olmuştur.

 

Daha geniş bilgi için linkte verilen kitaba başvurabilirsiniz

http://www.idefix.com/Kitap/Tum-Yonleri-Ile-Kanada-Gocmenlikuniversite-Rehberi/Egitim-Basvuru/Gezi/Gezi-Anlatimi/urunno=0001739402001

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s